Vücutta en karmaşık yapıya ve çalışma mekanizmasına sahip organlarının başında gözlerimiz gelir. Gözler; farklı özelliklere sahip dokulardan oluşan kompleks yapısı nedeniyle, çok çeşitli sağlık sorunları tarafından etkilenmeye açıktır. Tıp biliminin gelişmesiyle bu sağlık problemleri daha iyi anlaşılmış ve tanımlanmıştır. Bu rahatsızlıklardan biri de renk körlüğüdür.
Renk Körlüğü Nedir?
Sağlıklı kişilerde göz üç ana tabakadan oluşur. Bu tabakalar sklera, uvea ve retina olarak adlandırılır. Sklera gözün en dış tabakası olup, göze beyaz rengini veren kısımdır. Uvea ortada yer alır ve bünyesinde barındırdığı kan damarları sayesinde organın beslenmesini sağlar. En içte yer alan retina tabakası ise görmeden sorumlu hücrelerin bulunduğu bölgedir.
Retinada, gözlere ulaşan ışığı sinir sistemine iletmekle görevli, fotoreseptör adı verilen hücreler yer alır. Koni ve çubuk olarak iki türde bulunan bu fotoreseptör hücreleri, yapıları sayesinde gözlere ulaşan ışığa duyarlıdır. Göze ulaşan ışık, kornea ve göz merceği sayesinde retina tabakasına iletilir. Işığın eriştiği koni ve çubuk hücreleri, bu ışığı sinir sistemine iletilmek üzere sinyallere dönüştürür. Bu sinyaller gözdeki sinirler vasıtasıyla beyne ulaştığında görme gerçekleşmiş olur.
Yapılan araştırmalar, çubuk hücrelerinin objelerin şekillerini ve sadece siyah-beyaz renklerini ayırt ederek karanlıkta görmekten sorumlu olduğunu; koni hücrelerinin ise görüntüye netlik sağlama ve renkleri algılamada görev aldığını göstermiştir. Koni hücreleri kırmızı, yeşil ve mavi renkleri üzerine özelleşmiş olarak 3 çeşitte bulunur.
Çeşitli koşul ve rahatsızlıklara bağlı olarak, retinadaki renkli görmeden sorumlu koni hücrelerinin eksikliği veya zarar görmesi hâlinde, hasta bazı renkleri algılayamaz veya renklerin bir arada bulunduğu görüntülerde renkleri birbirinden ayıramaz. Bu duruma renk körlüğü adı verilir. Renk körlüğü, etkilenen koni hücrelerine göre üç ayrı formda incelenir. Bu formlar aşağıdaki gibi özetlenebilir:
1. Kırmızı – yeşil renk körlüğü: Toplumda en sık görülen renk körlüğü formudur. Hasta, kırmızı ve yeşil renkleri birbirinden ayırt edemez.
2. Mavi – sarı renk körlüğü: Görülme sıklığında ikinci sırada olan bu renk körlüğü formunda ise sarı ile mavi renklerinin ayırt edilmesinde güçlük yaşanır.
3. Akromatopsi: Oldukça nadir görülen bu formda, hasta hiçbir rengi algılayamaz ve çevresini siyah-beyaz olarak görür.
Renk Körlüğü Neden Olur?
Renk körlüğünün temelinde, belirli renklere duyarlı koni hücrelerinin sayısında azalma veya bu hücrelerin fonksiyon gösterememesi vardır. Bazı koşullar ve rahatsızlıklar renk körlüğü ile sonuçlanabilir. Renk körlüğüne neden olabilecek durumlar şu şekilde sıralanabilir:
• Genetik: Renk körlüğünün en sık gözlemlenen sebebi kalıtımsal faktörlerdir. X kromozomuna bağlı olarak aktarılan bazı mutasyonlar, anneden erkek çocuklarına aktarılarak kırmızı-yeşil renk körlüğüne neden olabilir. Genetik temelli renk körlüklerinde kalıcı körlük veya görme kaybı yaşanmaz.
• Glokom: Göz tansiyonu olarak da bilinen glokom, uzun dönemde retina ve göz sinirlerine (optik sinir) zarar vererek, renkli görmeden sorumlu hücrelerde ve sinyalleri aktaran nöronlarda hasara yol açar. Bu durum sonucunda renkleri ayırt etme güçlüğü ve hatta görme kaybı yaşanabilir.
• Makula dejenerasyonu: Retinada net görmeden sorumlu sarı nokta bölgesinin ilerleyici zarar görmesi olan, sarı nokta hastalığı olarak da bilinen makula dejenerasyonunda, etkilenen koni hücrelerine bağlı olarak soluk ve çarpık görme ortaya çıkabilir.
• Diyabetik retinopati: Şeker hastalığında, kan şekerinin düzensiz seyretmesi hâlinde gözün retina tabakası ilerleyici şekilde zarar görmeye başlar. Bunun sonucunda, koni hücrelerinin kaybı ile birlikte renkleri ayırtetmede azalma meydana gelebilir.
• Optik sinir hasarı: Göz sinirini etkileyen çeşitli koşullar (tümörler, enfeksiyonlar, travmatik olaylar vs.), renkli görmeyi sağlayan sinyalleri engelleyerek renk körlüğü yapabilir.
• Multipl skleroz: Nöronların bağışıklık sistemi nedeniyle zarar görmesiyle karakterize olan multipl skleroz, optik sinirleri etkilediğinde renk körlüğüne yol açabilir.
Renk Körlüğü Belirtileri Nelerdir?
Renk körlüğünün en belirgin semptomu, günlük hayatta karşılaşılan görüntülerde bazı renklerin algılanmasında sorun yaşanmasıdır. Örneğin; hastalar trafik ışıklarını ayırt etmekte zorlanabilir, bazı renk tonlarını aynı renkmiş gibi görebilir ve renkleri normale göre daha donuk algılayabilir. Renklerin öğrenilme ve adlandırılma dönemindeki çocuklarda, belirli renkler aynı renk olarak öğrenilebilir ve uzun süre renk körlüğü fark edilemeyebilir.
Bunun yanında, özellikle sonradan gelişen renk körlüklerinde, altta yatan hastalığa bağlı olarak çeşitli düzeylerde görmede kayıp, çift görme, bulanık görme, göz ağrısı, gözde kızarıklık gibi ek belirtiler klinik tabloya eşlik edebilir.
Renk Körlüğü Tanısı Nasıl Konur?
Renk körlüğünün fark edilmesi bazı hastalarda oldukça zor olabilmektedir. Renklerin algılanması kişiye özgü, sübjektif bir kavram olduğundan, hastaların bu durumu fark edip hekime başvurması gecikebilir. Bununla birlikte, tıbbi yaklaşımda renkli görmenin değerlendirilmesine olanak veren bazı testler mevcuttur.
İshihara testi olarak isimlendirilen görme testinde; hastaya, üzerinde kırmızı-yeşil gibi karıştırılabilen renklerin farklı tonlarındaki noktalardan oluşan şekiller bulunan kartlar gösterilir. Hastadan kartlarda yazılı olan sayıyı okuması istenir. Sağlıklı kişiler, renkleri ayırt ederek sayıları doğru olarak ve kolaylıkla tanıyabilirken; renk körü olan hastalar sayıları oluşturan renkteki noktaları diğer noktalardan ayırt edemez ve dolayısıyla sayıları tanıyamaz. Bu yöntemle hastalarda renk körlüğü taraması yapılabilir.
İshihara testi, ehliyet alma şartlarından biri olan hekim değerlendirmesi gibi önemli alanlarda sıklıkla kullanılmaktadır. Çocuklukta renk körlüğünden şüphelenildiğinde en kısa sürede testin yapılması, eğitim hayatını kolaylaştıracak ekipmanların kullanılmasına olanak verir.
Renk Körlüğü Tedavisinde Neler Yapılır?
Mevcut klinik yaklaşımda renk körlüğünün kesin tedavisi bulunmamaktadır. Genetik temelli renk körlükleri hayat boyu devam ettiğinden, hastaların günlük yaşamını bu durumuna uygun olarak sürdürmesi önemlidir. Örneğin; trafik ışıklarının sıralamasının ezberlenmesi veya kıyafetlerin renklere göre etiketlenmesi hastaların yaşam kalitesini olumlu etkileyebilir.
Belirli sağlık sorunlarına bağlı gelişen renk körlüklerinde, altta yatan hastalığın tedavisinin yapılması klinik belirtilerde iyileşme sağlayabilir. Bununla birlikte, koni hücrelerinin harabiyeti sonrasında tam olarak iyileşme sağlanamama riski mevcuttur. Bu nedenle tedavinin erken dönemde uygulanması oldukça önemlidir.
Beraberinde kalıtsal genetik bozuklukların eşlik ettiği ren körlüğü tedavisinde son zamanlarda yaygınlaşan Gen tedavileri henüz %100 başarı vaad etmemektedir.
Bunun yanı sıra renk körlüğü için üretilen yumuşak kontakt lens sayesinde renk algılaması önem arz eden bireylere otomatik sunulabilir.