Parkinson hastalığı, 65 yaş ve üzerinde %2 sıklıkta, gençlerde ise çok daha nadir olarak görülen ilerleyici nörolojik hastalıktır. Hastaların yaklaşık %60’ınde dinlenme halinde ortaya çıkan el parmaklarında, el ya da kolda, bazen de ayakta titreme, %30 kadarında ise hareketlerde yavaşlama ve uzuv hareketlerinde tutukluk ortaya çıkar. Hastalık genellikle sinsi başlar ve belirtileri yıllar içinde, son derece yavaş ama giderek artan biçimde ilerler, öyle ki hastalar çoğu zaman hastalığın başlangıç tarihini kesin olarak belirtemeyebilir.Parkinson hastalığı, 65 yaş ve üzerinde %2 sıklıkta, gençlerde ise çok daha nadir olarak görülen ilerleyici nörolojik hastalıktır. Hastaların yaklaşık %60’ınde dinlenme halinde ortaya çıkan el parmaklarında, el ya da kolda, bazen de ayakta titreme, %30 kadarında ise hareketlerde yavaşlama ve uzuv hareketlerinde tutukluk ortaya çıkar. Hastalık genellikle sinsi başlar ve belirtileri yıllar içinde, son derece yavaş ama giderek artan biçimde ilerler, öyle ki hastalar çoğu zaman hastalığın başlangıç tarihini kesin olarak belirtemeyebilir.
Parkinson hastalarının büyük çoğunluğunda hasta ve ailesinin dikkatini çeken ilk belirti heyecan ya da stresin tetiklediği, gelip geçici olabilen, bir el parmağında veya elde ortaya çıkan, dinlenme halinde gelen titremedir. Bazen hasta yakınları hastanın yüzünde donuk bir ifade geliştiğini belirtir. Özellikle genç yaştaki hastalarda ilk belirti distoni olarak adlandırılan, istem dışı bir ayağın içe doğru dönük halde kasılması ya da ayak parmaklarının aşağı doğru kıvrılmasıdır. Hastaların hemen tümünde belirtiler tek bir beden yarısında ortaya çıkar ve zamanla daha hafif olmak üzere karşı beden yarısında kendini gösterir.
Parkinson hastalığında, beyinde derin yerleşimli yapılarda iki yanlı olarak yer alan çekirdeklerde; sinirler arası iletiyi sağlayan maddeleri üreten sinir hücreleri hasara uğrar (dejenerasyon) ve yıllar içinde sayıları giderek azalır. Bu hücreler %80 oranında azaldığında hastalığın belirtileri ortaya çıkar. Günümüzde söz konusu hücrelerde hasara yol açan nedenler kesin olarak bilinmemekle birlikte, Parkinson hastalığının, genetik yatkınlık ve çevreden gelen olası etkiler sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Burada vurgulanması gereken, beyinde hücre kaybı süreci sonucunda gelişen hastalıklar arasında ilaç ve cerrahi tedavilere iyi yanıt veren tek hastalığın Parkinson hastalığı olduğudur.
Parkinson Hastalığı Tanı Yöntemleri
Parkinson hastalığı tanısı klinik muayene verilerine dayanılarak konulur, tedaviye alınan olumlu yanıt tanıyı doğrulayıcı kanıt oluşturur. Parkinson hastalığı tanısını kesinleştirmek üzere yapılan beyin görüntülemesi veya özel bir kan tahlilleri sıklıkla hastalığın ayırıcı tanısına giren diğer parkinsonizm nedenleri dışlamak amacıyla yapılmaktadır.
Parkinson Hastalığının Tedavi Yöntemleri
Parkinson hastalığının uzun süreli, yavaş ilerleyici bir hastalık olması nedeniyle, tedavisinde hastanın ve ailesinin hekimle uzun yıllar iş birliği yapması gereklidir. Beraberce gösterilecek çaba, hem hastanın kendisini rahatsız eden belirtilerin tatmin edici bir şekilde kontrolünü, hem de hastanın daha iyi bir yaşam düzeyine kavuşmasını sağlayacaktır. En iyi yol, bir nöroloji uzmanı tarafından hasta sorumluluğunun üstlenilerek ve gerektiğinde bir fizyoterapist ile iş birliği yapılarak, düzenli kontrol muayeneleriyle tedavinin sürdürülmesidir. Hastanın daha iyi tedavi arama amacıyla birçok farklı hekime başvurması zaman kaybına yol açabilir. Çünkü hastanın başvurduğu her yeni hekimin, uzun hastalık öyküsünü ve ilaçların bireye özgü belirtiler üzerindeki etkilerini anlayıp değerlendirebilmesi için yeterli zamanı olmayabilir.
Günümüzde Parkinson hastalığını ortadan kaldırıcı bir tedavi yöntemi olmamakla birlikte hastalığın belirtileri ilaçlarla önemli ölçüde azaltılabilmektedir. İlaçların ömür boyu, düzenli olarak alınması gerekmektedir. Eğer ilaçlar hekimin tavsiyesi dışında kesilecek olursa, hastalık belirtileri er geç tekrar başlayacağı gibi, ilaçların ani kesilmesi bazen hayatı tehdit eden durumlara da yol açabilir. Tedavide kullanılan aynı çeşit ve aynı dozdaki bir ilaç bir hastada yarar sağlarken, bir diğerinde etkisiz olabilmektedir, yani Parkinson tedavisi tamamen kişiye özeldir. Hastalara ilaçlar kadar beden hareketleri (egzersiz) yaptırmak da sıklıkla yararlı olmaktadır.
Bir Parkinson hastasında tedavinin hedefi, öncelikle hastalığın seyri boyunca hastanın günlük yaşamında aktif, üretken ve bağımsız olabilmesini sağlamaktır.
Parkinson hastalığında tedavi seçimi Parkinson hastalığında belirtilerin tedavisi esas olarak ilaçlarla yapılır. Seyrek olarak, ilaç tedavileriyle kontrol altına alınamayan şiddetli titreme varlığında ya da ileri evredeki hastalarda yaşam kalitesini bozan “açılma ve kapanma” dönemleri ya da ilaç dozunu artırmayı kısıtlayan istem dışı hareketlere yol açan yan etkiler söz konusu olduğunda cerrahi yöntemlere de başvurulmaktadır.
Tedavi protokolü her hastada farklı olmakla birlikte, tedavi seçiminde dikkat edilecek özellikler şöyle özetlenebilir:
- Hastanın bulunduğu yaş
- Hastalık evresi
- Önde gelen belirti (titreme, hareket yavaşlığı vb.)
- Mesleğini sürdürme veya emekli olma durumu
- Basit bellek kusurları ya da günlük yaşantısını aksatacak derecede unutkanlık olması
- Hayal, hezeyan veya dürtü kontrol bozukluğu gibi psikiyatrik sorunların bulunması
- Hastanın eşlik eden başka sağlık sorunları ve almakta olduğu diğer tedaviler.
Parkinson Hastalığında Cihaz Destekli Tedavi Yöntemleri
Parkinson hastalığının öncelikli tedavi yöntemi ilaç tedavisidir. Ancak, yıllar geçtikçe hastalığın ilerlemesi ile birlikte, ağızdan tedaviye yanıt giderek azalmakta, buna karşılık ilaç kan düzeyindeki dalgalanmalar nedeni ile bu defa hastalarda diskinezi adı verilen istem dışı hareketler meydana gelmektedir. Ayrıca, zamanla gün içerisinde aşırı hareketli, (açık) ve aşırı hareketsiz (kapalı) olarak geçirilen, motor hareketlerde dalgalanmalar olarak tanımlanan değişken dönemler ortaya çıkmaktadır. Parkinson Hastalığı’nın bu dönemi, İleri Evre Parkinson Hastalığı olarak tanımlanmaktadır ve bu dönemde cihaz destekli tedaviler kullanılmaktadır.
Bu yöntemler;
Cerrahi tedaviler
- Derin beyin uyarısı (stimülasyon/pil) ameliyatları
- Hücre yakmaya yönelik ameliyatlar (ablasyon) ve ışınlama
İnfüzyon tedavileri
1. Cerrahi Tedavi
İlaçlardan yan etkiler nedeniyle yeterli yarar görülmediği takdirde, özellikle bazı belirtiler için ameliyatlar önerilir. Cerrahi girişim uygulanacak hastanın nispeten erken yaşlarda olması, hastalık tanısı konduktan 5 yılını doldurmuş olması, beyin manyetik rezonans (MR) görüntüleme incelemelerinin normal bulunması, unutkanlığın ya da yıllarca antipsikotik ilaçlar kullanmayı gerektiren psikiyatrik hastalıkların olmaması gerekmektedir. Diğer yandan, ilaçları uygun dozda aldığı halde belirgin bir iyilik göremeyen, tanısı Parkinson-artı sendrom olan, hastalık başladıktan sonra ilk üç yıl içinde ağır denge kusurları başlamış, göz küresi hareketlerinin kaybolduğu hastalar cerrahiye aday olamazlar.
Bu şartlar dikkate alınmazsa, yapılan ameliyatlar sonucunda konuşma güçlüğü, felç veya bunama hali gibi bazen kalıcı olabilen sorunlar doğabilir.
Ameliyat kararı daima bir nörolog, bir psikiyatrist, bir psikolog ve bir beyin cerrahından oluşan bir kurul tarafından verilir ve hasta konusunda deneyimli olan beyin cerrahına sevk edilir. Cerrahi tedaviler, Parkinson hastalığının ileri evrelerinde ortaya çıkan konuşmanın anlaşılmaz olmasını, ses kısıklığını, yutma zorluğunu, denge bozukluklarını ve düşmeleri ortadan kaldırmaz. Cerrahi girişimler Parkinson hastalığının ilerlemesini durdurmaz, kullanılan ilaç dozlarının azaltılmasını sağlar.
2. İnfüzyon terapileri
İleri evre Parkinson hastalığı tedavisinde kullanılan oral ilaçların azaltılarak kesilmesini mümkün kılan iki farklı infüzyon tedavisi bulunmaktadır. Birincisinde ağızdan alınan ilaçlara bağlı motor dalgalanmalar ve diskinezi gelişen Parkinson hastalarını tedavi etmek amaçlı kullanılan hızlı etki gösteren, cilt altı enjeksiyon ya da devamlı infüzyon şeklinde uygulanan cihaz destekli bir tedavidir. Hastalar hekim gözetiminde kısa süreli hastaneye yatırılarak hemşire desteği ile enjeksiyon eğitimi verilerek uygun enjeksiyon dozu belirlenir, amaç kullanılan oral ilaçları basamak basamak azaltarak kesmektir. Gün içi 4-6 dan fazla enjeksiyon iğnesine ihtiyaç duyan hastalarda devamlı infüzyon pompasına geçilmektedir.
Diğer infüzyon tedavisinde ise gerekli olan ilacın jel haline getirilmiş ilaç özel bir pompa vasıtası ile beyne sürekli ve sabit hızda uyarı sağlayan, ince barsaktan infüzyon şeklinde uygulanan bir yöntemdir. Plastik kasetler halinde kullanıma sunulmuştur ve Bu yöntem, geçici test periyodu ve kalıcı tedavi periyodu olmak üzere 2 aşamalı olarak uygulanmaktadır: Test periyodunda amaç, hastanın ilaca yanıt verip vermediğinin saptanması ve o hasta için uygulanması gereken en optimal dozun tespit edilerek pompanın bu doza göre programlanmasıdır. Bu periyodda, genellikle bir gastroenteroloji uzmanı tarafından hastanın burnundan ince barsağının jejunum adı verilen bölümüne nazojejunal tüp adı verilen bir tüp yerleştirilerek, bu tüpün burun hizasındaki ucuna pompa takılmaktadır. Yaklaşık 3-5 gün kadar süren bu periyod olumlu sonuçlanır ise, kalıcı tedavi aşamasına geçilmektedir. Yaklaşık 1 hafta süren kalıcı tedavi periyodunda, yine bir gastroenteroloji uzmanı tarafından, perkütan endoskopik gastrostomi (PEG) adı verilen bir yöntem ile mideye kateter adı verilen kalıcı bir sistemle ve mideden ince barsağın jejunum parçasına bir uzatma tüpü iletilmektedir. Daha sonra kateterin ucuna pompa takılarak ilaç dozunun son ayarları yapılmaktadır. Tüm bu işlemler hasta hastaneye yatırılmak suretiyle uygulanmaktadır.
Diğer Parkinsonizm Nedenleri
Parkinsonizm sözcüğü belli bir hastalıktan çok, değişik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan bir dizi belirtiyle tanınan birçok hastalığı çağrıştırır. Bu hastalarda da vücut hareketlerinin yavaşlığı, dinlenme halindeyken uzuvların titremesi, kasların sertliği, öne eğik duruş şekli, küçük adımlarla ve ayaklarını sürüyerek yürüme, hızlı ve monoton konuşma, dengeyi koruyamama gibi Parkinson hastalığının ileri dönemlerinde görülen belirtiler ön planda dikkati çeker. Bu hastalıkların nedenleri farklı olduğu için, hastalar, uygulanan Parkinson tedavilerine yanıtsız olabilmektedir. Kimi hasta tedaviye erken dönemde kısmen yanıt verirken, kimi de hızlı bir seyirle ağırlaşabilmektedir. Bu nedenle parkinsonizmli bir hasta görüldüğünde esas nedenin araştırılması ve kesin tanı konulması önemlidir. Çünkü Parkinson hastalığı belirtilerinin yanı sıra, beynin başka bölümlerinin de etkilenmesi sonucu genellikle çok sayıda ek belirti bulunmaktadır.
- Parkinson-artı sendromlar: Bu gruptaki hastalıklar Parkinson hastalığından farklı olarak, daha hızlı ilerler, sıklıkla vücudun iki yarısını simetrik olarak tutar. Multisistem atrofide; Parkinson belirtilerinin yanı sıra erken evrede dengesizlik, uzuvlarda beceriksizlik, idrar kaçırma, iktidarsızlık ve ayakta durabilmeyi imkansız kılacak şiddette ayağa kalkmakla kan basıncının ani düşmesi dikkati çeker. Progresif supranükleer felç adlı hastalıkta; ise erken dönemde ağır konuşma bozuklukları, denge kaybı, düşmeler, göz kürelerinin aşağı bakamaması gibi sorunlar ortaya çıkar. Kortikobazal dejenerasyon hastalığı bir uzuvda distoni adı verilen sertlik, Parkinsona özgü kas sertliği ve bir uzvunu kullanmada beceriksizlikle başlar; hasta o uzvuna hükmedemez olur. Hastalığın hızlı bir seyir göstermesiyle diğer uzuvlar da etkilenir ve tabloya yürütücü işlevlerin ön planda bozulduğu bunama eşlik eder. Lewy cisimcikli demans adı verilen hastalıkta ise, parkinsonizm belirtileriyle eş zamanlı olarak gelişen unutkanlık, dikkat ve uyanıklığın gün içinde dalgalı seyri, hayaller ve sanrılar (hezeyanlar) gözlenir. Günümüzde bu hastalıklara yönelik özgün tedaviler bulunmadığı için, Parkinson hastalığında kullanılan ilaçların etkinliği ortadan kalkıncaya kadar ve yan etkileri ön plana geçmediği sürece oldukça yüksek dozlarda kullanılabilir.
- İkincil (sekonder) parkinsonizm: Bu nedenler arasında beyin damar hastalıkları veya tümörler, karbon monoksit, manganez, tarım ilaçları, arsenik gibi bazı kimyasal maddelerle zehirlenmeler, beyin dokusu iltihabı (ansefalitler), hidrosefali gibi yapısal hastalıkları sayılabilir. Öte yandan, bazı ilaçlar parkinsonizme neden olabilir. İlaçların yol açtığı parkinsonizm tabloları genellikle sorumlu olan ilacın kesilmesini takiben tedrici olarak bir-iki haftada düzelmekle birlikte, çok seyrek olarak uzun yıllar devam edebilir.
- Kalıtsal nörodejeneratif hastalıklara eşlik eden parkinsonizmler: Parkinsonizm başlığı altında yer alan hastalıkların küçük bir bölümünün kalıtımla geçtiği bilinir. Bunların başında, özellikle genç-orta yaşlarda görülen “Wilson hastalığı” gelir ki, özgün tedavisi olduğu için erken tanısı önemlidir. Diğerlerinde yine Parkinson hastalığı bulgularının yanı sıra, sinir sisteminin birçok başka bölgelerinin etkilendiğini yansıtan zengin nörolojik bulgular saptanır.
Parkinson Hastalığı Nedir? Hakkında Sık Sorulan Sorular
Parkinson hastasının hangi belirtilere sahip olduğuna ve hastanın mevcut durumuna göre ne kadar süreceği değişmektedir.
Parkinson hastalığının son evresinde yürüme ve denge bozuklukları ile birlikte hastanın, günlük ihtiyaçlarını giderme konusunda birine muhtaç kalması söz konusudur.