Beden kadar akıl sağlığının ve sosyal yaşamın da iyilik halinde bulunması, sağlıklı bir yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır. Akıl sağlığının çeşitli nedenlerle olumsuz etkilenmesine neden olan rahatsızlıklar bireylerin günlük yaşamını önemli ölçüde olumsuz yönde etkileyebilir. Bu rahatsızlıklara yönelik tıp biliminde akıl sağlığı ve hastalıkları disiplini ortaya çıkmış; çeşitli tanı ve tedavi yöntemleriyle akıl hastalıklarının kontrol altına alınmasına çalışılmıştır. Günümüzün önemli akıl sağlığı problemlerinden biri şizofreni hastalığıdır.
Şizofreni Nedir?
Şizofreni; etkilenen kişinin gerçeklikle bağlantısının belirli bir seviyede kesilmesiyle gerçekte var olmayan ses, görüntü veya duyuları algılaması; gerçek olmayan olgulara inanması ve bu doğrultuda anormal ve bazen tehlikeli davranışlar sergilemesiyle tanınan, kronik bir hastalıktır. Şizofreni hastalığı kişinin yaşam kalitesini ciddi anlamda olumsuz etkileyebilir, sosyal yaşamı tamamen engelleyebilir ve uzun dönemde önemli komplikasyonlara yol açarak yaşamı tehdit edici bir boyut kazanabilir.
Şizofreni Neden Olur?
Şizofreninin neden geliştiği günümüze kadar yapılan çalışmalarla tam olarak aydınlatılamamıştır. Sağlıklı bir bireyin yaşadığı ortamı, kendisini ve çevresini algılaması, beyindeki çok sayıdaki merkezin koordinasyonlu çalışması ve bilişsel fonksiyonlar aracılığıyla gerçekleşir. Beyindeki sinir hücrelerinin kendi aralarındaki iletişimi sağlayan, nörotransmitter adı verilen kimyasalların çeşitli düzeylerdeki değişimleri nedeniyle beynin bilişsel fonksiyonlarında bazı aksaklıklar gelişebilir. Bu durumda şizofreniye ait belirtiler ortaya çıkar. Hastalığın izlediği bu yol göz önüne alınarak, şizofreni semptomlarını kontrol altına alan bazı ilaçlar ve psikiyatrik terapi yöntemleri geliştirilmiştir.
Bunların yanında araştırmalar, belirli etkenlerin hastalığın gelişmesi bakımından risk oluşturduğunu tespit etmiştir.
Çok nedenli bir rahatsızlık olarak düşünülen şizofreninin bazı genetik faktörlerle ilişkili olduğu gösterilmiştir. Ailede, özellikle birinci derece yakınlarda, şizofreni veya benzeri psikiyatrik rahatsızlıkları olan kişilerde şizofreni gelişme riski topluma göre yüksektir.
- Ebeveynlerden birinde şizofreni varsa %12
- Ebeveynlerin her ikisinde de şizofreni varsa %40
- İkiz olmayan kardeşlerde %8
- Çift yumurta ikizlerinde %12
- Tek yumurta ikizlerinde %47
Özellikle bazı ailelerde şizofreni hastaları yoğunlaşmaktadır. Bunun yanı sıra bazı çevresel nedenler, annenin gebeliği sırasında geçirdiği bazı enfeksiyon hastalıkları gibi faktörler hastalığın sebepleri arasındadır. Hastaların yarısında hastalığı bağlayıcı bir neden gösterilemezken diğer yarısında psikososyal faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte beyin gelişimi ve yapısı ile bağlantılı olduğuna dair çeşitli teoriler öne sürülmektedir.
Şizofreni Belirtileri Nelerdir?
Şizofreni kişinin düşünce biçimini etkileyebildiği gibi, duygu durumu ve davranış kalıplarına da tesir edebilir. Şizofreninin seyrinde görülen belirtiler beyin dokularının etkilenme düzeyi ve sinir hücrelerindeki aksaklıklarla yakın ilişkili olduğundan, hastalarda farklı klinik tablolar ortaya çıkabilir. Şizofreninin klinik belirtileri aşağıdaki gibi ele alınır:
Sanrılar ve Halüsinasyon
Hastalar, gerçekte var olmayan olguların kesin olarak var olduğuna dair güçlü bir inanışa sahip olabilirler. Buna örnek olarak hastalar zarar görecekleri veya öldürüleceklerini düşünebilir, belirli hareketlerin bizzat kendilerine yönelik yapıldığını sanabilir, çok özel bir kabiliyetleri olduğuna, ünlü olduklarına veya belirli bir kişinin kendilerine aşık olduğunu düşünebilirler. Sanrılara benzer şekilde hastalar gerçekte var olmayan görüntüler görebilir, sesler duyabilir, duyular hissedebilir. En sık görülen halüsinasyon şekli, olmayan seslerin duyulmasıdır.
Konuşmada Organizasyon Bozukluğu
Düşüncede ve konuşmada organizasyon olmaması veya düzensizlik olması sık görülen belirtiler arasındadır. İletişim büyük ölçüde sekteye uğrar; sorulan sorulara anlamsız, alakasız veya detay yönünden zayıf cevaplar verilebilir. Bunun dışında hastalar cevap verirken anlamsız kelimelerden oluşan cevaplarda bulunabilir.
Davranış Bozukluğu
Şizofreni tanılı hastaların anormal davranış kalıpları olabilir. Hastalar tamamen çocukça davranabilir, aşırı tepkilerde bulunabilir. Bu gibi davranışların belirli bir hedefi olmadığından hastalar söylenen komutları yerine getirmekte zorluk yaşar. Hastalar söylenenlere direnç gösterebilir, anormal veya uygunsuz pozisyonlarda durabilir veya işlevi olmayan hareketler yapabilir. Bazı vakalarda hastalar tamamen hareketsiz kalmaya da meyledebilir (katatoni).
Negatif Belirtiler
Hastaların büyük bir bölümünde normal davranış kalıplarının kaybolduğu ve fonksiyonel davranışın sağlanamadığı görülebilir. Örnek olarak; hastalar duygu durumunu gösteremeyebilir, yüzleri ifadesiz bir hal alabilir, kişisel hijyene gereken önemi göstermeyebilir, göz teması kurmayabilir; monoton, tekdüze bir ses tonuyla konuşabilir, çevresine ve günlük yaşam aktivitelerine ilgisi azalabilir, sosyal çevresinden uzaklaşabilir.
Şizofreni belirtileri hastalık seyri boyunca değişkenlik gösterebilir, belirtilerin şiddeti ağırlaşabilir veya hafifleyebilir. Çeşitli genetik veya çevresel faktörlere bağlı olarak hastalık uzun dönemde iyi veya kötü bir seyir gösterebilir. Yapılan çalışmalara göre, sıralanan faktörlerin varlığında hastalığın daha selim bir seyir gösterdiği tespit edilmiştir: Kadın cinsiyet, hastalık belirtilerinin ileri yaşlarda başlaması, negatif belirtilerin olmaması, çevresinden destek alması, aile öyküsünde şizofreni olmaması, hastalığın ani başlaması.
Şizofreni Teşhisi Nasıl Konur?
Akıl sağlığı problemlerinin teşhisinin uygun şekilde konulması, doğru tedavinin verilebilmesi adına son derece önemlidir. Bununla birlikte, hastaların klinik belirtileri vakadan vakaya değişkenlik gösterebildiği gibi belirtilerin şiddeti, başlangıç zamanı ve süresi de farklılık arz edebilir. Bu ise benzer klinik özelliklere sahip hastalıkların karıştırılmasına ve tanının kesinleştirilememesine neden olabilir.
Tanı sürecinde karışıklıkların önüne geçebilmek adına hekimler, çalışmalarla belirlenen belirli kılavuzları kullanarak hastaların klinik durumunu detaylı şekilde analiz eder ve kriterlere uygun şekilde tanıyı kesinleştirir. Bu süreçte hekim, hastanın hastalık öyküsünü ayrıntılı olarak aldığı gibi bazı psikoloji testlerden de yararlanabilir. Klinik yaklaşımda psikolojik hastalıkların sınıflandırılması ve tanıya kılavuzluk edecek kriterlerin sunulması açısından DSM (Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Kılavuzu) sınıflaması sıklıkla kullanılır.
Şizofreni tanısı açısından DSM tarafından tanıda kullanılabilecek kriterler şu şekildedir:
A. Aşağıda belirtilen karakteristik belirtilerin olduğu hastalık öyküsünün varlığı;
- Sanrı veya sanrıların olması,
- Halüsinasyon veya halüsinasyonların olması,
- Düzensiz konuşma veya davranış kalıplarının varlığı,
- İleri derece bozulmuş davranış kalıbı veya katatonik davranış kalıbı,
- Negatif belirtilerin olması.
B. Sosyal veya mesleki yönden işlev bozukluğunun olması;
- Hastalık belirtileri ile birlikte kişinin günlük yaşamının sürdürülemeyecek şekilde olumsuz etkilenmesi, okul veya iş performansının ciddi ölçüde kötü etkilenmesi, kişinin sosyal hayatının ciddi anlamda bozulması.
C. Hastalık belirtilerin en az 6 ay boyunca devam etmesi,
D. Hastalık belirtilerini açıklayabilecek başka bir hastalığın, ilaç veya madde kullanımının olmaması.
Bu belirtileri gerekli ölçüde karşılamayan klinik durumlarda şizofreni ile benzer özellikler gösteren psikolojik hastalıkların varlığından şüphelenilir. Hastalıkların ayrımı uzman bir hekim tarafından yapılmalı ve tespit edilen hastalığa göre uygun tedavinin planlanması sağlanmalıdır.
Şizofreni Tedavisinde Neler Yapılır?
Mevcut tıbbi yaklaşımda şizofreninin kesin, tek tip bir tedavisi bulunmamaktadır. Hastalığın tedavisinde amaç hastalık belirtilerinin kontrol altına alınması, hastanın yaşam kalitesinin artırılması ve uzun dönemde hastalığa bağlı komplikasyonların gelişiminin önlenmesidir. Buna yönelik hastalara psikoterapi yöntemleri uygulandığı gibi ilaç tedavisi de verilmektedir.
Anti-psikotik tedavi özellikle sanrı, halüsinasyon gibi belirtilerin ağırlıklı olduğu hastalarda etkilidir. Hastalığın şiddeti ve negatif semptomların varlığı gibi durumlara bağlı olarak tedavide birden fazla ilacın kullanılması gerekebilir. Şizofreniye depresyon, kaygı bozukluğu gibi diğer psikolojik rahatsızlıkların eşlik ettiği durumlarda tedaviye anti-depresan ve kaygı giderici medikal tedaviler de eklenebilir.
İlaç tedavisinin yanında etkili psikoterapi yöntemlerinin uygulanması da hastalığın kontrol altına alınmasına yardımcı olur ve ilaç tedavisine uyumu artırır. Buna yönelik bireysel bazda uygulanan psikoterapilerin yanında aile terapisi, sosyal becerilerin artırılmasına yönelik eğitimler, mesleki rehabilitasyon ve istihdam desteği verilebilir. Şizofreni tanılı hastalarda, hastaya olduğu kadar ailesine ve çevresine de destek programları uygulanmalı, hastanın sosyal yönden desteklenmesinin tedavi açısından önemine vurgu yapılmalıdır.
İlaç tedavisi ve psikoterapiye dirençli vakalarda hastaların hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi gerekebilir. İlaç tedavisinin etkisiz kaldığı durumlarda hastaya elektrokonvülsif terapi (EKT) uygulanması gündeme gelebilir. Bu yöntemde, hastalara anestetik maddelerle sedasyon sağlandıktan sonra uygun dozlarda elektrik verilerek beyin aktivitesinin düzenlenmesi hedeflenir.
Şizofreni Hakkında Sık Sorulan Sorular
Etkilenen kişinin gerçeklikle bağlantısının belirli bir seviyede kesilmesiyle gerçekte var olmayan ses, görüntü veya duyuları algılaması; gerçek olmayan olgulara inanması ve bu doğrultuda anormal ve bazen tehlikeli davranışlar sergilemesiyle tanınan, kronik bir hastalıktır.
Sanrılar ve halüsinasyon, konuşma organizasyon bozukluğu, davranış bozukluğu görülebilmektedir.
Çok nedenli bir rahatsızlık olarak düşünülen şizofreninin bazı genetik faktörlerle ilişkili olduğu gösterilmiştir. Ailede, özellikle birinci derece yakınlarda, şizofreni veya benzeri psikiyatrik rahatsızlıkları olan kişilerde şizofreni gelişme riski topluma göre yüksektir.