Atrofi, vücutta bulunan herhangi bir hücre, doku ya da organda görülen küçülme anlamına gelir. Bu küçülme yaşlanma sonucu ortaya çıkabileceği gibi, çeşitli hastalıklar ya da yaralanmalara bağlı olarak da görülebilir. Küçülen organ ya da dokularda işlev kaybı olabilir. Bu durum, bazı vakalarda vücudun normal gelişiminin bir parçasıyken, bazı durumlarda bir hastalığın yan etkisi ya da beslenme yetersizliğine bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Atrofinin her çeşidini ve etkilerini gözlemleyebilmek oldukça zor olsa da kişinin bu konudaki farkındalığını artırması, atrofi sonucu oluşabilecek komplikasyonlara karşı erken müdahalede kritik önem taşır.
Atrofi Nedir?
Vücutta bulunan bazı hücre, doku ve organlar; yaşlanma ve menopoz gibi fizyolojik ve patolojik olaylar sonucu atrofiye uğrar. Genel olarak organ körelmesi, zayıflaması ya da gerilemesi olarak bilinen atrofi; farklı pek çok nedene bağlı olarak gelişebilir. Birey; hayatı boyunca birçok atrofik süreçten geçebilir. Bu durum da bazı organ ve dokuların küçülmesine ya da işlevlerinin değişmesine neden olabilir. Yetersiz beslenme, kan akışındaki zayıflık, yetersiz egzersiz, ilgili dokuda görülen hastalık ya da hormonal bozukluklar atrofiye neden olabilecek faktörler arasında yer alır.
Atrofi genel olarak fizyolojik sebeplere bağlı olarak gelişir. Ancak, ilgili dokuda herhangi bir hastalığa bağlı olarak görülen ya da yine hastalık nedeniyle hormonal ya da enerji eksikliği yaşanan durumlar da patolojik atrofi olarak adlandırılır.
Oldukça doğal bir süreç olan atrofinin doğumdan itibaren kişide birçok kez görüldüğü söylenebilir. Örnek vermek gerekirse, doğumdan bir süre sonra bebeklerin böbrek üstü bezleri küçülür. Uyku ve uyanıklık düzenini ayarlayan ve vücudun biyolojik dengesini sağlayan epifiz bezi ergenlik döneminde körelmeye yatkındır.
Adet döngüsü içerisinde kadın üreme organlarında düzenli atrofik değişiklikler görülür. Hamilelik süresince genişleyen rahim kasları doğumdan sonra çok hızlı bir şekilde küçülür. Yine emzirme döneminden sonra, göğüsler küçülür ve burada da birtakım atrofik değişiklikler meydana gelir. Menopoz sonrasında da dişi üreme organı ve göğüslerde bir dizi atrofik değişiklik görülebilir.
Atrofi Çeşitleri
Fizyolojik Atrofi
Fizyolojik atrofi, insan hayatı boyunca bazı organ ve dokuların belirli dönemlerde atrofiye uğraması şeklinde tanımlanabilir. Genel olarak yaşlanma, fizyolojik atrofi ile ilişkilendirilir. Belirli bir yaştan sonra insan metabolizması kademeli olarak gerilemeye başlar. İleri yaşla birlikte, atrofi aynı anda birçok doku ve organın hücre sayısında düşüşe ve fonksiyon kayıplarına neden olabilir. Genelde yavaş olan bu değişimler çevresel ve hastalık faktörlerine bağlı olarak hızlanarak ölümle de sonuçlanabilir. İleri yaşla beraber çoğu organda atrofi görülse de bazı dokularda gerileme daha tehlikeli olabilir. Ayrıca, yukarıda belirtildiği gibi ergenlik, emzirme sonrası ya da menopoz sonrası gerçekleşen değişiklikler lokal fizyolojik atrofi şeklinde değerlendirilir.
Patolojik Atrofi
Patolojik atrofi; vücudun tamamı ya da belli bir bölgedeki hücrelerde kanser, yetersiz kan akışı, omurilik yaralanması gibi nedenlere bağlı olarak meydana gelen bir durumdur.
Patolojik atrofiye neden olan durumlar şu şekildedir:
Yetersiz Kan Akışı
Vücutta kan akışının zayıflamasına neden olan hastalık, iskemi olarak adlandırılır. İskemiye bağlı olarak görülen kalp rahatsızlıklarının öldürücülük oranı oldukça yüksektir. Azalan kan akışı nedeniyle, dokularda hücre kaybı yaşanır. Kalpte görülen rahatsızlıklara ek olarak, genellikle ileri yaşta olmak üzere beyinde de atrofiye rastlanabilir.
Beslenme Eksikliği
Vücut dokularında görülen bazı protein ve vitamin eksiklikleri, dokularda atrofiye neden olabilir. Aşırı açlık durumunda yeterli besin ve enerji kaynağını bulamayan bazı dokular metabolik gerilemeye girerek atrofiye neden olabilir.
Protein eksikliği nedeniyle ortaya çıkan farklı birçok atrofiden bahsedilebilir. Protein eksikliğinin görüldüğü durumlarda, vücut hem hücre ve dokuların yapı taşı olan hem de temel enerji kaynağı olan amino asitleri yıkmaya başlar. Örneğin, A vitamini eksikliği ciltte, E vitamini eksikliği ise kas dokusunda atrofiye neden olur. Yine minerallerin yeteri oranda alınmadığı durumlarda da kas dokusunda ciddi atrofiler görülebilir. Doku ve organlarda atrofiyi önlemek için sağlıklı ve dengeli beslenmek büyük önem taşır.
Kullanılmamaya Bağlı Atrofi
Herhangi bir nedene bağlı olarak vücutta kullanım dışı kalan kısım, zamanla atrofiye uğrayabilir. Özellikle sakatlık, kısmi felç, ciddi ameliyat ve yaralanmalar sonucu hareketsiz kalan iskelet kasları zamanla küçülür ve işlevlerini kaybedebilir. Mekanizması tam olarak bilinmeyen bu atrofi türü, inaktif kalan doku ya da organlara kan akışının yavaşlatılması ve besin aktarılmaması şeklinde tanımlanabilir.
Kas sisteminin hareketi sinir sistemine bağlıdır. Bu nedenle, sinir sisteminde meydana gelen herhangi bir hasar, kaslara iletilen sinir akışını durdurabilir. Dolayısıyla, hareketsiz kalan kas dokusu atrofiye uğrar. Düzenli olarak masa başında çalışan kişilerin kas yapılarında bu atrofi türünün görülme ihtimali yüksektir.
Hormonal Uyarım Eksikliği
Hormon üretimini sağlayan organların (tiroid bezi, böbrek üstü bezler vb.) düzenli şekilde çalışabilmesi için hipofiz bezinin hormonal uyarım yapması gerekir. Ancak, Simmonds hastalığı olan kişilerin hipofiz bezlerinde ciddi anlamda işlev kaybı görülür. Genel olarak doğumda gelişen bir durum olan Simmonds hastalığı; erken kırışıklıklar, hipotansiyon, cinsel isteksizlik ve en önemlisi hormon üreten organların atrofiye uğramasına neden olur.
Hormonlar salgılandıktan sonra kanallara bırakılır. Bu kanalların tıkanması durumunda bu hormon bezleri atrofiye uğrayabilir. Örneğin, pankreas kanallarının herhangi bir nedenden tıkanması sonucu hormon üreten dokuda atrofi görülebilir. Başka bir deyişle, bu dokularda işlev kaybı görülür. Benzer şekilde, üreterin tıkanması sonucunda atrofi gelişebilir.
Basınç Etkisi
Bir organ ya da doku üzerine sürekli olarak yapılan baskı sonucunda atrofi gelişebilir. Örnek vermek gerekirse, gelişen ve büyümekte olan bir tümör dokusu, çevresinde bulunan ve sıkıştırdığı diğer organlarda atrofiye neden olabilir. Sıkışma etkisine karşı ortaya çıkan bu atrofik etkinin nedeninin genel anlamda doku ya da organın beslendiği damarların sıkışması sonucu besin ve enerji yetersizliği olduğu düşünülmektedir.