Cilt hastalıkları toplumda en sık görülen sağlık sorunları arasında yer alır. Meydana getirdiği kozmetik sorunların yanında, ciddi klinik tablolara yol açabilen cilt hastalıkları yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilmektedir. Ciltte görülen klinik belirtiler belirli cilt hastalıklarına işaret edebildiği gibi, sistemik veya kronik hastalıkların da habercisi olabilir. Bu nedenle ciltte görülen belirtilerin iyi bir değerlendirmeye tabi tutulması ve doğru tanının konulması tedavi başarısı açısından gereklidir. Günlük yaşamda sık görülen cilt hastalıklarından biri gül hastalığı olarak da bilinen rozaseadır.
Gül Hastalığı Nedir?
Gül hastalığı veya akne rozasea, genellikle yüz bölgesinde ortaya çıkan, kaşıntının eşlik edebildiği ciltte kızarıklık, damarlanmada artış ve sivilce benzeri döküntülerle seyreden bir cilt hastalığıdır. Gül hastalığı belirtileri aylarca ciltte sebat edebilir ve kendiliğinden gerileyebilir. Belirtiler aralıklı alevlenmelerle seyredebilir; her yaştan ve cinsiyetten kişiyi etkilemekle beraber sıklıkla orta yaşlı ve beyaz tenli kadınlarda görülür. Hastalık özellikle yüzde ve gövdede görülen döküntülerle ortaya çıkar. Klinik pratikte gül hastalığının kesin bir tedavisi bulunmamakla birlikte, bazı tedavi yöntemleriyle hastalığın kontrol altına alınması mümkündür.
Akne rozasea haricinde bir başka hastalık da gül hastalığı olarak ifade edilir. Medikal terminolojide gül hastalığı şeklinde belirtilen diğer bir dermatolojik problem pitriyazis rosea olarak da bilinen madalyon hastalığıdır. Genellikle gövdede veya sırtta madalyon büyüklüğünde, düzgün kenarlı, zamanla ortası solan kızarıklık ve döküntü şikâyeti ile kendini gösterir. Daha ufak döküntüler şeklinde kol ve bacaklara yayılım gösterebilir. Sıklıkla kalıcı iz bırakmadan zaman içinde geriler, döküntü olduğu süre boyunca verilen çeşitli semptomatik tedavilerle şikayetler kontrol altına alınarak takip edilir.
Pitriyazis rosea ile akne rozasea tanımlanırken “gül” kelimesinden yararlanıldığından her iki hastalıktan da gül hastalığı olarak bahsedilir ancak gül hastalığı dendiğinde sıklıkla akne rozaseanın kastedildiği söylenebilir.
Gül Hastalığı Neden Olur?
Gül hastalığının neden geliştiği tam olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte, yapılan bazı çalışmalar hastalarda bulunan belirli faktörlerin barlığında gül hastalığı gelişme riskinin arttığını ortaya koymuştur. Hastalığın gelişiminde özellikle vücudun kendi cilt dokularında iltihabi reaksiyona yol açan bağışıklık sistemi suçlanmıştır. Bağışıklık sisteminin kendi vücut hücrelerine reaksiyon göstermesinde genetik özelliklerle birlikte bazı çevresel faktörlerin varlığının etkili olduğu düşünülmektedir.
Bu bilgiler ışığında aşağıdaki durumlar rozasea gelişimi açısından risk faktörü kabul edilir:
- Cinsiyetin kadın olması
- Güneş ışınlarına hızlı reaksiyon gösteren, açık tenli cilt
- 30 yaş ve üzeri kişiler
- Sigara kullanımı
- Ailede rozasea öyküsü varlığı
Bunların dışında hastalık ataklar şeklinde alevlenmeler ve semptomların kaybolması ile sürdüğünden, hastaların belirli durumlara maruz kalması halinde rozasea atakları tetiklenebilir. Ataklar aşağıdaki durumlarda alevlenme gösterebilir:
- Baharatlı gıdalar tüketmek
- Sıcak ortamda bulunmak
- Güneşe veya rüzgâra maruz kalmak
- Egzersiz yapmak
- Alkol tüketmek
- Yoğun stres veya duygu durumunda ani değişiklik yaşamak
- Cilt ile uyumlu olmayan bakım ürünleri kullanmak
- Yan etkisi olan bazı ilaçları kullanmak
Gül Hastalığı Belirtileri Nelerdir?
Gül hastalığı genellikle yüz bölgesi, burun çevresi, yanaklar, alın veya çene bölgesinde, nadiren şiddetli vakalarda göz tutulumuna yol açmasıyla bilinen bir hastalıktır. Hastalığın şiddetine bağlı olarak cilt tutulumunun artması ile ilişkili şekilde başka semptomlar da tabloya eşlik edebilir. Bu bakımdan rozasea kliniğinde aşağıdaki belirtiler hastalarda izlenebilir:
- Yüzün orta kesiminde, burun çevresinde, yanaklarda, alında veya ağız çevresinde kızarıklık
- Burun çevresi ve yanaklarda daha sık olmak üzere cilt damarlarında belirginleşme, ciltte kılcal düzeyde damarlanma izlenmesi (spider telenjiektazi)
- Yüzde ağırlıklı olmak üzere tutulan cilt bölgelerinde sivilceye benzer, bazen içleri iltihaplı sıvıyla dolu olan, makülopapüler döküntü
- Tutulan cilt bölgelerinde yanma hissi, hassasiyet, kaşıntı
- Şiddetli vakalarda göz tutulumuna bağlı olarak gözlerde kuruluk, yanma, kaşıntı, şişlik
- Şiddetli vakalarda burun cildinin tamamen tutulmasıyla birlikte burunda şişlik, kızarıklık, kalınlaşma (rinofima)
Gül Hastalığı Tanısı Nasıl Konur?
Gül hastalığı teşhisi için özel bir laboratuvar veya görüntüleme tetkiki kullanılmaz. Uzman bir hekim tarafından hastadan alınan anamnez ve yaplan fizik muayene sonucu tespit edilen klinik bulgulara göre tanı konur. Arada kalınan vakalarda hekim gerekli gördüğü hallerde, benzer klinik bulgulara yol açabilen lupus veya sedef hastalığı gibi rahatsızlıklardan ayırmak amacıyla bazı laboatuvar tetkiklerine başvurabilir. Göz tutulumu görülen vakalarda göze yönelik tedavi planlamasının sağlanması amacıyla göz hastalıkları uzmanına konsültasyon gerekebilir. Yine koyu tenli hastalarda hastalık tutulumu benzer klinik belirtilere yol açan seboreik dermatit ve alerjik rahatsızlıklarla karışabildiğinden detaylı inceleme ve ek tetkikler gerekebilir.
Gül Hastalığı Tedavisinde Neler Yapılır?
Mevcut klinik uygulamada gül hastalığının kesin bir tedavisi bulunmaz. Hastalığın tedavisinde klinik belirtilerin kontrol altına alınması ve tekrarlamamasına yönelik önlem alınması hedeflenir. Medikal tedavinin yanında çeşitli cilt bakım yöntemleri ve alternatif tıp metotlarından yararlanılır. Yine hastalığın neden olduğu klinik tablonun şiddetine bağlı olarak sistemik tedavi yöntemlerine başvurulması gerekebilir. Bu bağlamda gül hastalığının tedavisinde hastanın klinik durumuna göre aşağıdaki yöntemlerden yararlanılır:
- Topikal tedaviler: Hastalığın hafif-orta şiddette gerçekleştiği durumlarda genellikle cilt üzerine uygulanan topikal ilaç tedavisi kullanılır. Brimonidin veya oksimetazolin içerikli krem veya pomadlar ciltteki damarların büzüşerek semptomlarda gerilemeyi sağlar. Bunun yanında iltihap içerikli döküntülerin tedavisinde antibiyotik içerikli pomad veya kremler kullanılabilir. Topikal tedavilerin birkaç hafta düzenli kullanılması gerekebilir.
- Sistemik ilaçlar: Şiddetli klinik tablonun yaşandığı durumlarda ağızdan ilaç tedavisine başvurulması söz konusu olabilir. Bu bağlamda antibiyotik reçete edilebileceği gibi, döküntülerin giderilmesinde akne tedavisine başlanabilir. İsotreonin gibi akne tedavisi ilaçlarının ciddi yan etki riski bulunduğundan hekim kontrolünde kullanılması önemlidir.
- Lazer tedavisi: Ciltte belirginleşen damar yapılarının giderilmesi için sık tercih edilen yöntemlerin başında lazer tedavisi gelmektedir. Özellikle açık tenli hastalarda lazer tedavisi etkinliği daha belirgin izlenir. Tedavi sonrası sıklıkla ciltte şişlik, morarma, kaşıntı gibi şikayetler gelişebildiğinden tedavi süresince aktif cilt bakımı ve soğuk uygulama yapılması gerekebilir. Lazer tedavisi birkaç hafta düzenli yapılan seanslarla gerçekleştirilir.
Yukarıda bahsedilen yöntemlerin yanında tedaviye yanıtsız vakalarda çeşitli alternatif tıp yöntemleri de akne rozasea tedavisinde kullanılmaktadır. Bu bağlamda yüze uygulanan masaj terapileri, emu yağı, defne ağacı özü, kekik yağı gibi aromatik yağların uygulanmasına başvurulabilmektedir. Ayrıca kafein alımının gül hastalığı alevlenmelerini azalttığına dair bazı veriler bulunmaktadır ancak bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Sıcak gıdalar atakları tetikleyebileceği için kahve içmek sorun yaratabilir. Alternatif tıp yöntemlerine başvurmadan önce uzman bir hekim tarafından değerlendirme yapılmalı ve hekim onayı olmadan alternatif tıp yöntemlerine başvurulmamalıdır.
Tedavi yöntemlerinin yanı sıra hastalık ataklar halinde seyredebildiğinden, hastalık alevlenmelerini engellemek için çeşitli yaşam tarzı değişikliklerinin yapılması ve önlemlerin alınması faydalı olabilir. Bu kapsamda aşağıdaki uygulamalardan yararlanılır:
- Alevlenmelerin tetiklenmesine yol açan günlük aktivitelerin tespit edilmesi ve bunlardan uzak durulması önerilir. Örneğin; sıcak gıdalar, kuru veya sıcak hava, alkol, egzersiz, stres gibi etkenlerin azaltılması semptomların gelişimini önleyebilir.
- Cildin zararlı güneş ışınlarından korunması önemlidir. Buna yönelik koruyucu faktörü 30 veya üzerinde güneş kremlerinin düzenli uygulanması ve güneş veya rüzgârdan korunmaya yönelik şapka, atkı, maske gibi koruyucuların kullanılması yararlı olabilir.
- Cildi tahriş etmeyen ve nemlendirme sağlayan yüz bakım ürünlerinin kullanılması gerekir. Kimyasal içeriği sağlığa uygun sabun veya nemlendiricilerin kullanılması, günlük cilt temizliği ve bakımının düzenli yapılması etkilidir.
Akne rozasea uygun yaşam tarzı değişiklikleri ve kişinin klinik durumuna uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması yoluyla kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Hastaların klinik semptomlar göstermesi sonrasında bir dermatoloji uzmanı tarafından detaylı incelenmesi ve tedavi planlamasının yapılması çok önemlidir.
Gül Hastalığı Nedir? Hakkında Sık Sorulan Sorular
Yüz bölgesinde ortaya çıkan, kaşıntının eşlik edebildiği ciltte kızarıklık, damarlanmada artış ve sivilce benzeri döküntülerle seyreden bir cilt hastalığıdır.
Gül hastalığı genellikle yüz bölgesi, burun çevresi, yanaklar, alın veya çene bölgesinde, nadiren şiddetli vakalarda göz tutulumuna yol açmasıyla bilinen bir hastalıktır.